PROF.DR.ŞEMSETTİN DURSUN

Bir varlık tasavvurunuz var mı?

Düşünmek, varlığın anlamını idrak etmek, kavramak ve algılamaktır. Düşünmek, eşyanın zahiri niteliklerini tanımak için duygularımızın ötesine geçerek, fiziki dünyadan elde edilen verileri zihinsel fonksiyonlar marifetiyle zihin dünyamıza kodlamaktır. Aklımızı, kalbimizi, duyularımızı, hayal gücümüzü ve irademizi birlikte eşgüdümlü olarak kullanarak mesafe almaktır.

 

Düşünmek, olayları ve olguları anlamak, kavramak ve algılamak için yol almaktır. Her yolun, bir zorluğu, bir derinliği, bir tuzağı, bir cefası, bir sefası, bir nimeti vardır. Yol vardır engebelidir, yol vardır doğrusaldır, yol vardır eğriseldir. Bütün bu farklı yollara uygun bir azık hazırlığımız olmalı. Zihinsel ve fiziksel olarak bütün bu farklı yollara hazırlıklı olmamız gerekmektedir. Bütün bunları tefekkür ve tezekkür ederek yol alırız.

 

Sağlam zemin

 

Amaç varlık tasavvurunu sağlam bir zemin üzerine oturtmaktır. Doğru bir varlık tasavvurumuz olmalı ki, sahih ve emin bir bilgiye ulaşalım. Varlık ve birey tasavvurumuz parçalı değil, bütünsel olmalı. Zira parça, bütünü temsil edemez, ancak bütüne ait olur.

 

İbrahim Kalın; “Atomize edilmiş modern birey, parçalara ayrıldıktan sonra bir araya gelemeyen ve bu yüzden de sürekli arıza veren bir makine mertebesine indirgendi. Psikoloji, sosyoloji, ekonomi, istatistik gibi modern bilimler bu parçalardan birini esas alarak insanı tanımlamaya ve kendince tedavi etmeye çalışıyor fakat ürettikleri parçacı yöntemler, insanı giderek daha paramparça ve kırılgan hale getiriyor. Beş duyu organı arasındaki bütünlüğü kaybettiği zaman en basit fiziki eylemleri bile yerine getiremeyen insanın aklı, kalbi, vicdani, sezgisi, irfanı ve merhameti parçalara ayrılmış bir organizma olarak çevresiyle, hemcinsi olan insanlarla, evrenle ve Rabbi’yle sağlıklı bir ilişki kurması mümkün mü?” diyerek parçacı yaklaşımın doğru olmadığını, bütünsel yaklaşımın hakikate ulaşmanın yegâne yöntem olduğunu ifade etmektedir.

 

Doğal olarak atomize edilmiş birey ve evren tasavvuru, bizleri kaçınılmaz olarak bütünlüğünü yitirmiş bir toplum gerçeğiyle karşı karşıya bırakır. Bütünsel yaklaşım, bütünü görebilmek iken, parçacı yaklaşım bütün içindeki parçayı görebilmektir. Dolayısıyla, parçacı yaklaşımla bütünü görebilmek mümkün değildir.

 

Kalın, devamında; “Düşünmek, içimizdeki ölümsüzlük arayışına verilmiş bir cevaptır. Vadesi dolduğunda bedenen ölüp gidecek olan insan, düşünmek suretiyle ölümsüzlüğe bir adım atar. Ölümsüz olan ruh, sonlu ve fani olan dünyayı düşünerek aşar. İyi, doğru ve güzelin bilgisini kuşanan insan, kendi ruhunu sonsuzluk âlemine katar ve ebedi âlemle olan bağını hatırlatır. Varlık üzerinde düşünmek, bizden önce var olan ve bizden sonra da var olmaya devam edecek olan hakikat ile ünsiyet kurmaktır. Geldiği yer de, döneceği yer de orasıdır. Düşünmek bize bu yolculuğun merhalelerini, duraklarını ve işaret levhalarını gösterir. Sonlu ve fani olmayan şeyler üzerinde düşünmek bizi ölümsüzlük yurduna komşu yapar. Düşünmek, sonsuz olanı sonlu olanın içinde anlama çabasıdır” diyerek sonlu ve sınırlı olan varlık tasavvuru içinde sonsuzluğa ayarlı ruhumuzla sonsuzluğa kanat çırpmanın fıtratın gereği olduğuna işaret etmektedir.

 

Fikir ve tefekkür

 

Nesip Hiçyılmaz insanın tefekkür boyutu hakkında şunları söyler: “İlim kalbin ruhu, cehalet ruhun hastalığıdır. Tefekkür, ilim hazinesinin kapağının kilidini açan anahtardır. Tefekkür zenginleri, ilim fukarası olmaz. Tefekkür fukarası olanlar, ancak cehalet zengini olurlar! Tefekkür marifeti, cehalet gafleti besler. Cehalet “zehirinin” panzehiri tefekkürdür. Tefekkür yoksunu, cehalet yoksulu olmaz. Aklın baharıdır tefekkür

2 Yorum

Muhammed ONUK

Muhammed ONUK

16 Eylul 2021
Allah razı olsun güzel bir makale. Akıl ve irade gibi, düşünme-tefekkür de yaratılış amacı istikametinde olduğu sürece;

Mehmet Şerif Do

Mehmet Şerif Do

16 Eylul 2021
Çok güzel olmuş eline diline sağlık Allah razı olsun çok teşekkür ederim Sayın hocam

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri