YÜKSEL ÇİFTÇİ

DEMOKRASİ VE YARGININ BAĞIMSIZLIĞI ! O DA NE ?

YÜKSEL ÇİFTÇİ

İnsan hakları, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, bağımsız ve tarafsız yargı, kesintisiz ve tam demokrasi…

Başta siyasiler olmak üzere, idareciler , yöneticiler ve halkın ezberinde, herkesin dilinde.

Bu ciddi söylemleri nasıl bir dürüstlük ve ne derce ciddiyetle telafuz ediyoruz. Hem birey olarak hem denetleyici olarak hem de uygulayıcı olarak. Yada sadece kendimiz için mi istiyoruz.

Demokrasinin bu olmazsa olmazlarını, ağız alışkanlığından dolayı telafuz ediyoruz. Bunun böyle olduğunun sayısız örnekleri var.

Cumhurbaşkanlığının gerçekleşmeyen seçimlerini tüm kamu hayret ve ibretle izlemekte.

Vuku bulan gelişmeler ve uygulamalara halkın inanası gelmiyor. Son günlerdeki değimiyle: Azınlığın, çoğunluğa tahakkümü.

Ancak, diktatör, despot ve geri kalmış ülkelerde yaşanmasına ve cereyan etmesine ihtimal verilebilecek gelişmelere maalesef tanık olabiliyoruz. Bunlardan sadece birine değinelim isterseniz.

Cumhurbaşkanı ile ilgili Anayasa Mahkemesine verilen bir dava:

Mahkeme kararlarının iki aşaması vardır.

1- Karar öncesi

2- Karar sonrası

KARAR ÖNCESİ: Yasalar karar öncesi, mahkemenin kararını etkilemeye yönelik, yapılan çabaları suç sayar.Yani tehdit etmek,şantaj yapmak, rüşvet vermek ve benzeri yollarla, mahkeme heyetini etkilemek suçtur.

Oysa mahkeme 367 ile ilgili kararın vermeden önce neler söylenmedi ki.

Daha önceki Cumhurbaşkanlarının seçilmeleri daha herkesin hafızasındaki tazeliğini korurken.

YÖK Başkanı Erdoğan Teziç , eski Başsavcı Sabih Kanadoğlu gibileri 367 ‘nin gerekliliğinden dem vurmaya başladılar.

Çok sayıda hukukçuda 367 ‘nin söz konusu olamayacağını söyleyip,haklı olarak önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini örnek gösterdiler.

Tüm bu açıklamalar karar öncesinde yapılıyor.

Karar öncesinde yapılan iki açıklama var ki.

Bu açıklamalar açık, açık ortada.

Birinci açıklama CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ‘dan geliyor:

‘Aksi yönde bir karar alınırsa, çatışma çıkar.’

İkinci açıklama Genel Kurmay Başkanlığından yapılıyor. Gece yarısı Genel Kurmay Başkanlığı internet sitesinden; elektronik muhtıra yayınlanıyor. Bildiride dolaylı olarak ‘Meclisin Cumhurbaşkanı seçmesine izin vermeyin’ diyordu.

Bu iki açıklamanın hatta müdahelenin amacı Anayasa Mahkemesinin vereceği kararı etkilemekti.

Anayasa Mahkemesi Başkanı sayın Tülay Tuğcu yapılan iki müdaheleyi de duymamazlıktan geldi.

Tavır da almadı

Müdahele de etmedi

Haddi aşmaktır da demedi.

Hele, hele suç duyurunda bulunacağından hiç söz etmedi.

Halbuki yapılanlar alenen suçtu.

Beklenen karar CHP ve Genel Kurmay Başkanlığının isteği doğrultusunda çıktı.

Karar: ‘ 367 gereklidir.’

KARAR SONRASI: Mahkemenin verdiği kararı yanlış bulabilirsiniz.Buna tepki hakkınız var. Tepki gösterdiğinizde değil, karara uymadığınızda suçlu olursunuz.

‘367 gereklidir’ kararı çıktıktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclis’i karara uymuş mu? Evet uymuş. Kararın gereğini Başbakan ve hükümet yerine getirmiş mi? Evet

Verilen karar uymakla beraber, demokratik hak olarak, verilmesi gereken tepkiyi de göstermiş Başbakan.

Başbakan karar için: ‘yargının yüz karasıdır’ deyince, karar öncesinde mahkemenin vereceği kararı alenen etkilemeye çalışan açıklamalar yapıldığında uyuyan yargı ve demokrasi birden uyanmış.

 Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu,

Erdoğan’ın Meclisi tıkayan ‘367 kararı’ için kullandığı:

‘Yargını yüz karası ,talihsiz ‘ gibi ifadeleri ‘haddi aşmak’ olarak nitelendiriyor.

Hedef gösterildiklerini savunarak suç duyurusunda bulunacaklarını açıklıyor.

Yani anayasa Mahkemesinin alacağı kararı etkilemeye çalışmak suç değil.

Ama karar çıktıktan sonra eleştirmek suç.

Kamuoyunun gözü önünde oluşan bu tabloya

Yargının bağımsızlığını

Hukukun üstünlüğünü

TBMM ‘in her şeyin üstünde olduğunu

Hakimiyetim Kayıtsız ve Şartsız Millet’in olduğunu, sığdırmak oldukça zor olsa gerek..

YÜKSEL ÇİFTÇİ

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri