DR.MEHMET NAİM BOZ

KABRİ OLMAYAN ŞEHİD

                                 

            Şeyh el-Arabi bin Belkasım et-Tebsi, Fransız sömürgecilerine karşı Cezayir'deki İslâm’ı direnişin öncü kahramanlarından biridir. Et-Tebsi, 1895 yılında “Tebesa” şehrinde tarımla uğraşan fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Sekiz yaşında yetim kalır,  Kur’ân'ı ezberleme ile birlikte ilk tahsilini bölgesinde alır. İslâm’ı eğitimi için 25 yaşında (1920) de Mısır’a gider. 1927 yılına kadar el-Ezher Üniversitesinde eğitimini alır. Daha sonra ülkesine değil Tunus’a döner.

 

            Talep üzerine 1956'da Cezayir Müslüman âlimler Birliği'nin işlerini yönetmek için başkent Cezayir'e döner. Cezayir'in bilge âlimlerinden Şeyh Abdülhamid bin Badis'in ölümü ve el-Beşir el-İbrahim’inin sürgün edilmesinden sonra, oluşan boşluğu doldurmak için dikkatler et-Tebsi'ye çevrilir. 

 

Cezayir’in her yöresinden öğrenciler eğitim için bu bilge insana akın akın gelirler. İbn Said Camii adı verilen bu küçük yerde başta Kur’ân, tefsir, hadis, fıkıh, vb. derslerin yanında fen derslerini de vermeye başlar. 

Fransızlar, bu bilge insanın faaliyetini fark edince, etrafında toplananları, farklı yöntemlerle taciz etmeye başlasalar da, o bir adam geri atmayıp, bilakis onun bu cesur tavrı ve ilmi metodu Cezayir halkı nezdine kabul görmüş, yapılan taciz ve baskılar karşısında ilmi faaliyetlerini, uyanış hareketleri çalışmalarını ülkenin batı bölgesine taşımak zorunda kalır.  

O bir makalesinde de şöyle diyordu: “ Benim üzüntüm kederim! Bu Müslüman ümmetin çocuklarının dinlerinden uzaklaştırılmaları, ülkelerindeki bu sömürgecilere sesiz bırakılmaları, hatta onlarla işbirlikçilik yapmalarıdır.” İnancına, davasına ülkesine karşı bu net duruşu, kısa zamanda o dönemin Cezayirli bilge âlimlerin övgüsüne mazhar olmasını sağlamıştı.

 Sömürgecilere karşı dik duruşu, kitleler arasındaki ilmi konumu, bütün gayreti gençleri sömürgecilere karşı cihada teşvik etmekte ısrarcı olup sloganı ise: “Nerede olursan ol! Cezayir sana sesleniyor Ey Cezayirli mücahid.”

 et-Tebsi'nin işgalciler için açık bir hedef haline geldiğini fark eden yakın dava arkadaşları onu Cezayir'den ayrılmaya ikna etmeye çalışınca verdiği cevap, inancına davasına, ülkesine olan sadakatini şöyle özetlemiş: “Hepimiz ölüm korkusuyla ülkeyi terk edip dışarıya kaçarsak, benim inanan kardeşlerimle kim kalacak? Kim cihat edecek?” diyor ve ekliyor:  “Sağlığım ve gençliğim yerinde olsaydı, burada bir gün beklemez silah alır ve Mücahitlerle birlikte sömürgecilere karşı savaşırdım.” 

 Bu baskıcı tutum onu kararlı duruşundan ne caydırdı nede gücünü azalttı. Fransızlar çok farklı yöntemlerle onu yıldırmak ve karşı koymaktan ikna etme yollarını denediyseler de başarılı olamadılar. O ülkesinin sömürgeciler tarafından işgal edilmesine asla razı olmamıştı. Yapılmak istenen müzakerelerde tek şartı işgalci Fransızların ülkesini terk etmeleri olmuştur. 

Birçok kez tutuklanmış, hapsedilmiş, bir süre ev hapsine tabi tutulmuşsa da onu ülke içinde emin bir yerde saklıyorlar. Tüm istihbarat bilgilerini değerlendiren Fransızlar onun yaşadığı yeri tespit ederek, büyük bir askeri operasyonla hasta yatağından gaddarlık ve barbarlıkla tutuklayıp, dışarıya yalınayak, elleri ve ayakları bağlı, bitkin bir şekilde çıkarılır... 

 

Bundan sonra okuyacaklarınızı lütfen metanet ve soğukkanlılığınızı kaybetmeden okuyun. 

Et-Tebsi’nin evinin bulunduğu yerin yanı başında araba yağları ve asfaltla doldurulmuş büyük bir bidonu hazırlayıp, ateşle tutuştururlar… et-Tebsi’yi ateş bidonunun alevlerine biraz yaklaştırıp, halkın cihattan vaz geçmelerini, bundan sonra ülkedeki Fransızlara karşı direnmemelerini vb. tekliflerde bulunsalar da O cesur ve vakur tavırlarıyla   لا اله الا الله محمد رسول الله   kelime-i şehadeti ve ان الدين عند الله الاسلام  “Hak din Allah katında İslâm’dır.” Âyetini tekrarlayıp, sömürgecilerin yüzüne tükürmüş. Tüm girişimleri sonuçsuz kalınca, kuzu çevirir gibi onu o alevlerin üstüne yavaş yavaş koyup çeviriyorlarmış, tamamen yanıp kül oluncaya kadar…   Bu olay Cezayir tarihinde bugüne kadar “kabri olmayan şehit” olarak anılmaktadır.

Osmanlı Devletinin yıkılışından sonra İslâm coğrafyasını işgal eden sömürgecilere karşı bütün İslâm ülkelerinde birer sütçü imam çıkmıştır. Kader kimisi başarılı olmuş sömürgecileri ülkesinden kovmuş kimisi de şehid olmuştur. 

Osmanlı devletinin yıkılması ile 19. yüz yıl İslâm coğrafyası için âdete âlim ve bilge insanların kıyım asrı olmuş, kan ve gözyaşının birlikte yoğrulup toprağa düştüğü, insanların kendi öz yurtlarında birer köle olduğu, bu coğrafyanın her tarafında İslâm dinine top yekûn bir savaş ve kıyımın başlatıldığı zulüm asrı olmuştur.  

Bu yazımızı 15-20 gündür bitirmeye çalıştık nasip olmadı. Bu son günlerde tevafuk oldu Macron’nun açıklamalarından dolayı Türkiye’yi de işin içine katmak arzusuyla Fransa ile Cezayir arasında diplomatik gerilimler oluşunca, bizim yazımız bir nebzecik olsa Fransa’nın işgalci ve barbar ruhunun yaptıkları kıyımlar için bir hatırlatma oldu.

Fransa bugün Osmanlı Devletine ve Türkiye’ye laf söyleyeceğine yaptıkları barbarlıklarına baksın. 620 yıllık Osmanlı tarihinde Fransa’nın sadece Cezayir da merhum şehid et-Tebsi’ye yaptığı vahşetin tek bir örneğini görmesi mümkün olsaydı zil takıp oynar ve gece gündüz ısıtıp uluslararası toplantılarda pazarlayacaklardı. Unutmayalım ki Avrupa yüzyıldır İslâm ümmetini gerçek tarihi bilgilerinden mahrum bırakıp, yalanla yazılmış tarihi bilgiler ile uyutup öğretip yutturmaya çalıştılar.   

Son günlerde Fransa’nın Montpellier kentinde Afrika’nın birçok ülkesinde üç binin üzerinde genç ve aktivist bu sene 28’incisi düzenlenen Afrika- Fransa zirvesinde buluştular. Afrikalı liderlerin katılmadığı zirvede, yıllar önce dedeleri Fransızlar tarafından baskı ve zulümlere maruz kalan Afrikalı gençler Macron’a karşı eleştirilerini yüksek sesle dile getirmiş ve Afrika’nın eski Afrika olmadığını bu toplantıda Macron’a tabiri caiz ise haddini de bildirmişler. 

Batının; Asya, Afrika ve Ortadoğu için özgürlük mücadelesi adına yaptıkları insanlık dışı katliamları yorumsuz olarak siz değerli okuyucularımın takdire bırakıyorum. 

 

Not: Kanaat’ımızca Türkiye öncülüğünde, Fransa başta olmak üzere Afrika kıtasında insanlık kıyımı yapan Avrupalılar hakkında meclislerinde soykırım yaptıklarına dair oylama yapılmasını, ilgili kurumların işin hassasiyet ve ciddiyeti üzerine ısrarla durmalarını önermekteyiz.  Selam ve dua ile…

2 Yorum

Cevat Sevimli

Cevat Sevimli

15 Ekim 2021
Allah razı olsun sayın hocam, bilmediğimiz birçok şeyi öğrendik.

Hilal Kablan

Hilal Kablan

17 Ekim 2021
Allah razı olsun hocam. Kaleminize yüreğinize sağlık.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri