MEDENİ GÜNER

PSİKOLOJİMİZ BOZULDU!

İntihar vakaları, aile cinayetleri, bunalımlar, boşanmalar. kişisel ve toplumsal şiddet.  Psikolojimiz bozuldu.  Baş gösteren sorunlara çözüm üretemiyoruz. Ya da doğru çözümler sunamıyoruz. Gençler, erkekler, kadınlar,  hatta çocuklarda da psikolojik rahatsızlıklar baş gösterdiğine şahit olmaktayız.  Üstüne üstlük yaşadığımız virüs belası, sık sık tekrar eden depremler, doğal afetler, kuraklık işin tuzu biberi oluyor.

 

 Modernitenin getirdiği egoist, bencil hayat dayatması zaten insanın kimyasını bozmuşken, algılarda sahte mutlu yaşamlar, dev bütçeli reklamlarla insana empoze edilip insan maneviyatı üzerinde büyük tahriplere neden olmuşken, insanın belini doğrultup olaylara pozitif bakma arzu ve kabiliyeti maalesef yok oluyor. Tüm bu yaşanılanlar insanları depresyona sokuyor, hayattan soğutuyor. İnsanların rehabilite edilmesine ihtiyaç var. Yani teselliye, nasihate, sıcak bir dokunuşa bir dosta gereksinim duyuyorlar.  İhtiyaç duyulan bu boşluk Avrupa ülkelerinde hızla yayılan psikolojik danışma merkezleri ile doldurulmaya çalışılıyor. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de. Aile terapi Merkezi, yaşam koçluğu, kariyer psikolojik danışmanlığı, evlilik psiko danışmanlığı, okul psiko danışmanlığı, kişisel gelişim ve motivasyon merkezleri hızlı bir şekilde çoğalıyor.

 

                Batı dünyasında özürlü ve engelli bireylerin iş yaşamına katılmaları ve toplumsal hayata uyumları için 2004 yılında Smith ve Fess mesleki rehabilitasyon kanunu ile ortaya çıkan bu kavram.   Gelişmekte olan bütün ülkelerde hükümet programlarına kadar girmiş bulunmaktadır.

 

                Kısaca psikiyatrik hastalıktan tutunda ruhi bunalımlara kadar birçok alanda psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon bilimi kullanılıyor.

 

                Elbette bilimsel çalışmalar kıymetlidir. Psikoloji bilimi değerlidir. Sorun olan şey; insanların büyük bir hızla bu bilimin konusuna girme nedenleridir.  Yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde maalesef şu husus net bir şekilde görülüyor:

 

                 İnsanın fıtratının dışına çıkması, maalesef insana çok pahalıya mal oluyor. Gözden kaçırdığımız gerçeklik bu. İnsanın en büyük düşmanı, yine insanın kendisidir. Çok karmaşık ve mükemmel bir şekilde yaratılan insanın içindeki özü söküp alırsanız onu hiçbir ilaç ve merhemle tedavi edemezsininiz. İnsanın özü imandır. Allaha olan itimaddır. Amaçsız inançsız bir insanı dünyanın bütün hazineleri bile mutlu edemez. İçindeki ölüm korkusunu alt edemez. Hırsını gideremez. Merhametini artıramaz. Şefkatini çoğaltamaz. Tahripkâr olmasına bozgunculuk yapmasına engel olamaz. Bencil ve açgözlü olmasını kısıtlayamaz. Yatağa düşmüş bir kanser hastasını teselli edecek yegâne şey ahrette tekrar dirileceğine olan inançtır. Zulme uğrayan kimsesiz birinin, kafayı yememek için sığındığı merci ilahi adalettir. Çocuğunu kaybeden bir annenin gösterdiği sabrın kaynağı, onu diğer dünyada görebilme ümididir. Hâsılı iman sağlıklı bir bedenin yanında ruhi bir mutluluk için paha biçilmez bir hazinedir. Üzülecek nokta ise bu hazinemizi atıl bırakıp batının sahte reçetelerine ve maddi çözümlerine meyletmemizdir.  Rabbimizin şu yüce müjdesini bilmemize rağmen

 

“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus 57)

 

 

 

.  Üstadın dediği gibi: “İman insanı insan eder, belki de sultan eder. Küfür insanı aciz bir canavar hayvan eder.” Psikoloji biliminin faydalarını red etmemekle beraber, kişisel sorunların merkezinde yatan nedenlerin çoğunun inanç eksikliğinden kaynaklandığını belirtmek istiyoruz. Galiba, bizden daha çok batı insanı bu gerçekliği fark ediyor ki; İslami araştırmalarından sonra çoğu İslam’la müşerref oluyor. Avrupa’da islamın çok hızlı yayılmasının nedeni de budur.

 

                Aradığımız hazineyi kaybettiğimiz yerde aramalıyız. Vesselam.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri