PROF.DR.ŞEMSETTİN DURSUN

Ruhsuz eğitimle nereye kadar?

Her insan biriciktir. Yeryüzünde yaşayan takriben 7,5 milyar insanın her biri, farklı yetenek ve özellikte yaratılmıştır. Bu insanların her birinin ses tonu, siması, mimik hareketleri, jestleri, parmak izi, el avucu izi, DNA’sı, göz retinası farklıdır. Bundan dolayı diyoruz ki, insan “Mikro Evrendir.” İnsan, evren çapında bir değere sahiptir.

 

Yapılan son araştırmalar göstermiştir ki, 8 tane zeka türü vardır. Bunlar; Matematiksel- Mantık zekâ, Sözel- Dilsel zeka, Sosyal zeka, Görsel- Mekansal zeka, Bedensel- Kinestetik zeka, Müziksel- Ritmik zeka, Kişisel- İçsel zeka ve Doğa zekası şeklinde sıralanabilir. İnsanlar, bu zekâ türlerinin tümünde farklı seviyelerde sahip olarak dünyaya gelir. Bu zekâ türlerinin her biri, bir öz, bir cevher hükmündedir. Nasıl ki bir çiftçi, toprağa saçtığı tohumun gelişmesi için var gücüyle çalışması gerekiyorsa, bir eğitimci de öğrencilerde var olan bu özü-cevheri işlemesi ve yetenekleri doğrultusunda bir neslin inşasını gerçekleştirmesi gerekmektedir.

 

Bilgili, donanımlı bir neslin yetişmesi geleceğimiz açısından son derece önemlidir. İstikbalimiz ve İstiklalimiz buna bağlıdır. Ancak bilgiden önce bilgi ahlakını esas alan, varlık dünyasını emanet olarak gören, kemiyetten ziyade keyfiyete önem veren, eşyanın sadece yüzüne-formuna değil arka-planına ve cevherine bakan, neslin ıslahının ve arzın imarının sahih bilgiden geçtiğini bilen bir neslin yetişmesi hayati derecede önemlidir.

 

 

Fıtrat odaklı eğitim

 

Bu nesil, elde ettiği bilgiyi sadece istatistiksel rakamlara, sınavları da teste indirgeyerek “fiyat” eksenli bir yaklaşımı değil, elde ettiği bilginin kendisine bir ahlak, erdem ve sorumluluk yüklediği bilincinin farkında olarak, “fıtrat” eksenli bir ölçme ve değerlendirme yaklaşımını esas alır. “Fıtrat” eksenli bir eğitim anlayışında, Aşkınla ve Kutsalla ilişki maksimum düzeyde olmalıdır ki, ruh dünyamızın ihtiyaç duyduğu gıda hasıl olsun.

 

Ruh dünyasını ihmal eden toplumların geleceği yoktur. İki dünyalı olmak hayat gerçekliğinin gereğidir. Kimlik ve kişilik erozyonuna karşı şahsiyeti korumanın yolu, eğitimin temelini; adalet, merhamet, sorumluluk, dürüstlük, sabır, hoşgörü, hamd, şükür, dayanışma, yardımlaşma, sevgi-saygı ve benzeri değerler üzerine inşa etmekten geçer.

 

Dünya çapında tanınan bir iş adamı olan Warren Buffet; “Birini işe alırken üç şeye bakarız: dürüstlük, zekâ ve enerji. Bunların en önemlisi dürüstlüktür. Çünkü eğer dürüstlük yoksa diğer iki özellik sizin sonunuzu getirir” diyerek değerlerimiz arasında yer alan bu “dürüstlük” ilkesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.

 

 

Eğitimin ruhu

 

Ruhlu bir eğitimin öznesi, inanç değerlerimiz ve kültürel kodlarımızdır. Toplumun vicdanını bu değerlerle mayalamalıyız. Zira toplumsal değişim ve gelişimin itici gücü; nitelikli, şahsiyetli, karakterli insanlardır. Gölge hayatlarla, hayattan kopuk ve hayata temas etmeyen düşüncelerle bir gelecek inşa edemeyiz. Aksine kolektif aklımızın, ruhumuzun ve düşüncemizin bileşkesiyle geleceğe dair öngörülerde bulunarak bir inşa ve imar hareketi içinde olmamız, bireysel ve toplumsal sorumluluğumuzun gereğidir.

 

Konfüçyüs, “Bir neslin kaderine bir önceki nesil etki eder”diyerek süreç odaklı yaklaşıma dikkat çekmektedir. Hatta bir adım daha ileri giderek diyebiliriz ki, “Bir nesil, sonraki birkaç neslin kaderine- geleceğine etki eder.” Bu olumlu yönde olabileceği gibi, olumsuz yönde de olabilir.

 

O halde biz eğitimciler; Bireysel ve toplumsal sorumluluğun bilincinde olarak, gönül yıkan bir üsluptan kaçınan, insanımıza sorumluluk ve inisiyatif alanları açarak bir hedef belirleyen, ayrıştırıcı, ötekileştirici, kategorize edici değil, bütünleştirici-kucaklayıcı ve iltifatı öne alan, iz bırakan- yol açan ve yol alan, onur-inanç-erdem-sadakat-güven-dostluk-merhamet ve ahlak gibi bizi biz yapan, yüreklerimizi birleştiren, bizi yaşadığımız çağda anlamlı kılan ve gelecek çağlara bizi taşıyacak bir nesil yetiştirme sorumluluğumuz vardır.

 

 

Öğretmen örnek insandır

 

Öğretmen, her şeyden evvel örnek insandır. Toplumu inşa eden, ruh dünyasını zenginleştiren, tahammülsüzlüğü, şikâyeti yaşamın hiçbir kesitinde barındırmayan, bizlere hayatiyet kazandıran değerlerimize yaslanarak içinde yaşadığımız çağın ruhunu anlayan, kavrayan, algılayan ve içselleştiren, bizlere dinamizm, cesaret ve asaleti yeniden hatırlatarak çözüm üreten müstesna insandır.

 

Öğretmen bilir ki, bireysel zaaflar, toplumsal sorumlulukları zehirler. Toplumsal kaygıların ve sorumlulukların bilincinde olan bir öğretmen, her türlü zaaftan arınması ve işine sevda ile bağlanması gerektiğini bilmek durumundadır.

 

Cemil Meriç; “Unutmayalım ki mektebi aşk besler, metotlu çalışma yaşatır” diyerek aşkı-sevdayı merkeze alarak, yöntem ve tekniğe dayalı bir düşünce mekanizmasının ve rasyonel yaklaşımın gerekliliğine vurgu yapmaktadır. İskender; “Babam beni gökten yere indirdi. Hocam ise beni yerden göğe yükseltti” diyerek en büyük onurun hocasına ait olduğunu çok veciz bir şekilde izah etmektedir.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri