PROF. DR. ŞEMSETTİN DURSUN

MEKKE FETHİNİN NATOMİSİ

Şairin, “Müjdecim, kurtarıcım, önderim, peygamberim; sana uymayan ölçü, “hayat” olsa teperim” dediği çağları aşan ezel ve ebed nizamı İslam peygamberi Hz.Muhammed (sas)in Mekke fethinin ilk gününde devesi Kasva’nın üzerinde büyük bir tevazu ile başını öne eğerek adeta sakalı devenin hörgücüne değecek şekilde Mekke’ye girer. Bir güç gösterisi, bir büyüklük taslama yok.  Bir tevazu, bir şefkat, bir merhamet söz konusu.

 

“Allah’ın(cc) yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın (cc) dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun. O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir.” Nasr Süresinin ruhunu kuşanarak Peygamber(sas) Mekke’ye girer.

Fetih günü, Kabe’nin çevresinde var olan 360 put parçalanarak yere serilir. Put düzeni yıkılmış, batıl yok olmuş, Hak galip gelmiştir. Hakkın karşısında hiçbir batıl duramaz. Nasıl ki Güneşin karşısında bütün buzullar erimeye mahkûm ise bütün batıl düzenler de İslam’ın karşısında yok olmaya mahkûmdur.

Öğle ezanı vakti gelince efendimiz, Hz. Bilal’e Kabe’nin damında ezan okuması için işaretini verir. Yıllarca Mekke sokaklarında boynunda ip dolaştırılan, her türlü eza ve cefaya maruz bırakılan Hz. Bilal şimdi kabe’nin damında o gür sedasıyla, Müşriklerin şaşkın bakışları altında ezan okumaya başlar. Müşrikler için de Kâbe kutsaldı. Siyahi bir kölenin Kabe’nin damında ezan okuması, onların çok ağırına gitti. 

Müşriklerin ileri gelenlerinden Attab bin Esid, “İyi ki babam Esid bugünleri görmedi. Kabe’yi bu hallerde görseydi onun için ölüm olurdu.”

Haris ibni Hişam, “Muhammed bu siyahiden başka adam bulamadı mi ki, onu müezzin yaptı.” diyerek kinlerini, tepeden bakmacı anlayışlarını ortaya koydular.

Irkçı, kibirli ve ayırımcı müşrikler, alanlarda putların yıkılışlarını gördü, şimdi sıra zihinlerdeki putların yıkılışına gelmişti.

Mekke fethedilmiş, şimdi sıra kalpleri fethetmeye, gönülleri kazanmaya, yürek inkılabını gerçekleştirmeye gelmişti. Mekkelilere hitaben;

-“Benim size nasıl davranmamı beklersiniz?” Mekkeliler cevaben şunu dediler:  

-“Sen kerim, şerefli bir kardeşsin” Resulullah (sas) cevaben dedi ki,

-“Benim halimle sizin durumunuz, Yusuf’un kardeşleriyle durumu gibidir.”

“Size bugün kınama yok. Allah(cc) sizi bağışlasın.(Yusuf, 92) Gidiniz, sizler özgürsünüz.” Mekkelilerde muazzam bir coşku oluştu. Herkes mutluydu. Yüreklerde sessiz bir devrim gerçekleşmişti.

Hz. Ebubekir, fetih günü ama olan babası Ebu Kuhafe’ye gider. Onu İslam’a davet eder, onun derdi babasının İslam’la müşerref olması. Ama babası kabul etmiyor. Son bir umutla babasını Resulullah’ın huzuruna getirir.

-Ey Allah’ın Resulü(sas)! Bu babam Ebu Kuhafe. Onun Müslüman olması için dua eder misiniz?

 Resulullah(sas) Ebubekire dönüp, “Keşke bu ihtiyara zahmet verip buraya kadar yormasaydın, onu evinde ziyaret etseydik, olmaz mıydı?” der. Elleri ile ama Ebu Kuhafe’nin göğsünü sıvazladı. “Müslüman ol Ey Ebu Kühafe…” Ebu Kühafe Müslüman oldu. Ebubekir, adeta havalara uçuyor gibiydi, dünyanın en mutlu insanı olmuştu.

Mekke’de gün batmak üzere, herkes Resulullah’ın (sas)  hanelerini teşrif etmesini beklerken, O (sas), Hacun mevkisine çadırının kurulmasını ister. Hacun, sevgili eşi Hz. Hatice(ra) nin medfun bulunduğu  Cennet’ül Mualla mezarlığının yanıydı.

Mesaj çok açıktı: ”Ben sevgili eşim Hatice’nin (ra) misafiriyim.” Ne büyük bir vefa! Ne müthiş bir incelik!

Fetih günü bir grup Ensar çok tedirgindi. “Resulullah, sevgili Mekke’sine kavuştu. Artık bizimle Medine’ye dönmesi mümkün değil.” Resulullah bu tür söylentileri duyunca, “Bilin ki benim hayatım sizin hayatınızla, ölümüm de sizin ölümünüzledir.”(Müslim) İşte bu vefa örneği, Ensarın sevincini görmeye değer.

Bir vefa örneği daha: Fetih günü Hz.Hatice’nin dostlarını ziyaret etti. Yoksul bir kadın olan Ebu Talibin kızı Ümmühan’ı ziyaret etti. Ümmühan Aziz misafiri ağırlarken, biraz kuru ekmek kırıntısı ve sirkeden başka ikramda bulunamadı. Efendimiz(sas), ev sahibi Ümmühanı teskin etti: “Ümmühan! Sirke ne güzel katıktır!” diyerek gönlünü aldı.

 Fetih günü bu yaşananları araştıran ünlü İngiliz şarkiyatçı John Davenport şunları söyler:”İşte böyle muazzam bir olayı gördüğüm zaman titremeye başladım. “Peki bütün bunlardan sonra ne yapacak?” diye baktığım zaman bir de gördüm ki yine Medine’ye döndü ve yine arpa ekmeği yiyerek, hasırın üzerinde yaşamaya başladı. “Bunların hepsi normalde yapılabilir ama böylesi bir zaferin ardından sade hayatına tekrar dönmek ancak büyük bir peygamberin ahlakı olabilir” dedim ve secdeye kapandım; Müslüman oldum …”

Evet, Aziz İslam’ın “Hal” dini, “Yürek” dini, “Gönül” dini olduğunu bu davranışıyla gösteren Resulullah(sas), Zihinlerdeki, kalplerdeki şirki yıkarak bir Yürek medeniyetini inşa etmiştir. Yürek inkılabını gerçekleştiren Resulullah(sas), biz Müslümanlara da aynı yolu ve yöntemi gerçekleştirmemiz gerektiğini vurgulamaktadır.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri