- 05 Agustos 2025 - İhtiyarlığı zihne doğru kodlamak…
- 24 Temmuz 2025 - Tohumda çiçeği görebilenler…
- 16 Temmuz 2025 - İnsanı insan eden değerler…
- 14 Temmuz 2025 - Sevgiyi anlamlı kılan nedir?
- 03 Temmuz 2025 - Ailede pozitif dokunuşlar…
- 23 Haziran 2025 - Ailede özür ve teşekkür dili
- 03 Haziran 2025 - Bizim değerimiz duamızda gizli…
- 30 Mayis 2025 - Ailede değer dili neden önemlidir?
- 20 Mayis 2025 - Ailenin şifası gönül dilidir…
- 15 Mayis 2025 - Çocuk psikolojisi ve ideal yaklaşım…
- 30 Nisan 2025 - İslam’ın insanı nasıl olmalı?
- 22 Nisan 2025 - AİLEYİ SU GİBİ AZİZ BİLMELİ
- 14 Nisan 2025 - İhlas, ihsan ve samimiyet…
- 09 Nisan 2025 - Hayatımızın temel unsurları nelerdir?
- 25 Mart 2025 - Gece ve gündüz infak edenler…
- 04 Mart 2025 - ÇİFTÇİNİN İRFANINA BAKAR MISINIZ?
- 19 Subat 2025 - Akl-ı selim insanı istikamete götürür…
- 12 Subat 2025 - GERÇEĞİN BİLGİSİNE UYGUN YAKLAŞIM
- 19 Kasim 2024 - İnsanın hayatı anlama çabası…
- 12 Kasim 2024 - İDEALİ OLMAYANLAR HİZMET EDEMEZLER
- 31 Ekim 2024 - Vicdanın sesi bir çağrıdır…
- 02 Ekim 2024 - Bazen bir kişi bin hükmündedir…
- 01 Ekim 2024 - KENDİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR...
- 20 Eylul 2024 - KÖPRÜLER YAPMALI
- 11 Mart 2024 - Ramazanla yepyeni bir dünya kurulur
- 06 Ekim 2023 - İLETİŞİMİN RUHU SAMİMİYET
- 27 Eylul 2023 - İnsan üslubuyla insandır…
- 14 Eylul 2023 - Beş maddede mutluluğun formülü…
- 30 Agustos 2023 - Bir ufku olmalı insanın…
- 26 Haziran 2023 - PEYGAMBERİMİZİN İLETİŞİM YÖNTEMLERİ
- 01 Haziran 2023 - İslam’ın şanlı öğretmeni Mus’ab Bin Umeyr
- 24 Mayis 2023 - Bilge kişilerin hayata bakışı…
- 24 Nisan 2023 - BİR SEÇİM TASSAVURUMUZ VAR MI?
- 13 Nisan 2023 - Bilgi nasıl bilince dönüşür?
- 03 Nisan 2023 - Düşüncelerimiz ne kadar gerçekçi?
- 29 Mart 2023 - İnsanın değeri gayretinde gizlidir
- 20 Mart 2023 - Eğitimde temel unsurlar nelerdir?
- 02 Mart 2023 - İNSANIN ÖZÜNDE İYİLİK VAR...
- 29 Ocak 2023 - KENDİNİZLE ARANIZ NASIL
- 23 Ocak 2023 - GÜLÜMSEME VE KELEBEK ETKİSİ
- 15 Ocak 2023 - DEĞER ODAKLI YAKLAŞIM
- 12 Ocak 2023 - Bir Bilge Anneden Hayat Dersleri
- 01 Ocak 2023 - ZAMAN İDRAKİ VE ÇABALARIMIZ
- 18 Aralik 2022 - “SÖYLEM” DEĞİL, "YAŞAM" İNSANI OLMAK
- 06 Aralik 2022 - ADALETİ KUŞANMAK
- 28 Kasim 2022 - GELECEĞİNİ BİLİYORDUM
- 16 Kasim 2022 - SAHİP OLDUĞUMUZ DEĞERLERİN FARKINDA OLMAK
- 25 Ekim 2022 - ZULMÜN KARANLIĞINA KARŞI MERHAMETİ KONUŞMAK
- 21 Ekim 2022 - MUTLU OLMANIN KRİTERLERİ
- 11 Ekim 2022 - SEVGİLİ BEN!
- 05 Ekim 2022 - UMUTSUZLUKTAN UMUDA KANATLANMAK
- 02 Ekim 2022 - İNSANLIK İÇİN ROL MODEL DOSTLUK (2)
- 26 Eylul 2022 - İNSANLIK İÇİN ROL MODEL DOSTLUK- 1
- 06 Nisan 2022 - Kesintisiz İletişim Dua
- 18 Mart 2022 - Kendimizle Aramız Nasıl?
- 02 Mart 2022 - İletişimin Zirvesi Sessiz İletişim
- 20 Subat 2022 - Ben idraki ve iç yönetim…
- 06 Subat 2022 - İLETİŞİMİN RUHU SAMİMİYET
- 23 Ocak 2022 - İLETİŞİMDE ON ALTIN KURAL (2)
- 14 Ocak 2022 - İletişimde On Altın Kural
- 05 Ocak 2022 - İletişimde Nebevi İncelikler
- 26 Aralik 2021 - İletişimde Hikmet ve İrfan Boyutu
- 18 Aralik 2021 - İletişimde Eleştri Nasıl Olmalı?
- 07 Aralik 2021 - Hayatın anlamı nedir?
- 02 Aralik 2021 - Ruhsuz eğitimle nereye kadar?
- 26 Kasim 2021 - Gözün, Aklın ve Kalbin İdraki (2)
- 07 Kasim 2021 - Gözün, Aklın ve Kalbin İdraki
- 20 Ekim 2021 - Evrenle İletişimde İyimserlik
- 10 Ekim 2021 - Erdem Merkezli İletişim
- 08 Ekim 2021 - Dostluk Gönülden İletişimdir
- 15 Eylul 2021 - Bir varlık tasavvurunuz var mı?
- 10 Eylul 2021 - “Ben Dili” Parçalar, “Biz Dili” Toparlar
- 02 Eylul 2021 - Kalbine iyi bak…
- 17 Agustos 2021 - Sözün dosdoğru olsun
- 11 Agustos 2021 - ZAMAN İDRAKİ VE ÇABALARIMIZ
- 06 Agustos 2021 - ADALETİ KUŞANMAK
- 10 Haziran 2021 - DEĞER ODAKLI YAKLAŞIM
- 08 Haziran 2021 - MUTLULUK
- 31 Mayis 2021 - HAMD VE ŞÜKRÜN GÖLGESİNDE HAYATI İNŞA ETMEK
- 17 Mayis 2021 - KİŞİLİĞİN İNŞASI
- 07 Mayis 2021 - TASAVVUR VE AKLIN İNŞASI
- 28 Nisan 2021 - ZAMAN TASAVVURUMUZ
- 17 Nisan 2021 - AİDİYET DUYGUSU
- 04 Nisan 2021 - DENGEMİZİ SAĞLAYAN UNSUR: UYUM
- 28 Mart 2021 - GELECEĞİN İNŞASINDA İLERİ PROJEKSİYON: UFUK
- 22 Mart 2021 - BASAMAK DEĞERİ VE BİLGELİK
- 16 Mart 2021 - BEN İDRAKİ VE AKIL
- 11 Mart 2021 - BİZ-MERKEZCİ BİR ANLAYIŞLA HAYATI İNŞA ETMEK
- 08 Mart 2021 - DEĞER ODAKLI YAKLAŞIM
- 01 Mart 2021 - “ÜÇ HİKAYE ÜÇ DERS”
- 14 Subat 2021 - BEYİN-KALP KOORDİNASYONU
- 01 Subat 2021 - İMAN VE SALİH AMEL BİRLİKTELİĞİ
- 27 Ocak 2021 - ZULMÜN KARANLIĞINA KARŞI MERHAMETİ KUŞANMAK
- 21 Ocak 2021 - ŞAHSİYETLER VE GÖLGELER
- 09 Ocak 2021 - HAYATI ANLAMLI KILMAK
- 05 Ocak 2021 - DİK DURAN VARLIK OLARAK İNSAN VE SAADET
- 01 Ocak 2021 - POTANSİYELLERİMİZ VE FONKSİYONELLİK
- 23 Aralik 2020 - AKIL TUTULMASI VE BASİRETİN BAĞLANMASI
- 17 Aralik 2020 - UYKU-BEYİN KOORDİNASYONU
- 06 Aralik 2020 - CÖMERTLİK VE CİMRİLİK İKİLEMİ
- 28 Kasim 2020 - İNSAN
- 25 Kasim 2020 - İYİMSERLİK VE KÖTÜMSERLİK
- 29 Ekim 2020 - KURŞUN KALEM
- 29 Ekim 2020 - GELECEĞİN İNŞASINDA TEMEL PARAMETRE: UMUT
- 29 Ekim 2020 - BİLGE KİŞİLERDEN HAYAT DERSLERİ (1)

PROF.DR.ŞEMSETTİN DURSUN
Paslanan kalbin iletkenliği olmaz…
Medeniyetimizin su medeniyeti olduğunu söyleyenler vardır. Zira su; ab-ı hayattır, hayat suyudur, hayatın membaıdır, kaynağıdır. Bazıları da söz söylemede derinliğe kavuşmuş olduğumuzdan dolayı söz medeniyeti olduğunu söylerler. İnsanlık tarihinde sözün gücü hep olagelmiştir. Derler ki: “Aklın süsü dil iken, dilin süsü sözdür.” Dolayısıyla söz dili, dil de aklı taçlandırır.
Üslubumuzu düzenleyen, dengeleyen dildir, sözdür. “Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır” der Sadi Şirazi. Sözlerimiz; ilime, hikmete, irfana ve tasavvura dayalı olursa, insanlığın hayran kaldığı medeniyetimizin fesahat ve belagat dili ortaya çıkar. Söz medeniyeti derken, bizim sözlerimiz, boğazdan değil gönülden çıkar. Kurucu düşüncelerimiz, kalp süzgecinden geçer ve medeniyeti inşa eder.
Akleden kalp
Onun için medeniyetimiz kalp medeniyetidir aynı zamanda. Bir bilge kişi der ki: “Geçmişin bilgeleri kalbin ancak dikkat ve niyet etmekle dönüşebileceğini söylüyorlardı. Kalbimizle görebilir, kalbimizle düşünebilir, kalbimizle hüküm verebilir ve nihayet onunla yaşayabilirdik.” Müslümanlar olarak bizler tam da burada ifade edildiği gibi kalbimizle düşünen insanlarız.
Kalple düşünme derinliğini Müslümanlara kazandıran Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek şöyle ifade edilir: “Bu inkârcılar, hiç mi yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar ki, düşünüp taşınacak kalplere ve gerçeğin sesini işitecek kulaklara sahip olsunlar. Şu bir gerçektir ki, kör olan yüzlerdeki gözler değil; asıl kör olan sinelerdeki gönüllerdir.” (Hac, 46)
Prof. Dr. Kemal Sayar; ”Son yıllarda yapılan çalışmalar kalbin düşündüğümüzden daha akıllı olduğunu gösteriyor. Kalp beyinden sinyal alıyor evet, ama kendisi de vagus siniri yoluyla beyne bilgi gönderiyor” diyerek kalp ve beyin arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Nasıl paslı bir demir iletkenlik özelliğini kaybederse, inkar ve günahlarla paslanmış kalp de iletkenliğini kaybediyor ve beyinle iletişimi kesiliyor.
Konuyu biraz daha açan Kemal Sayar; “Kalp kendi hormonlarını üretip vücuda bırakıyor, beyinden binlerce kat daha güçlü bir manyetik alan yayıyor. Kalbin üzerinde yer alan kırk bin sinir hücresi, tıpkı beyin gibi yapılanıyor. Kalbin beyni, kendi dopaminini salgılayabiliyor” diyerek kalbin fonksiyonlarını ve beyinle olan ilişkisini ilmi bir perspektifle açıklar. Böylece Kur’an-i Kerim’deki “Akleden kalp” kavramını da izah etmiş oluyor.
Allah’ın rızası
Toplumda sıkça kullanılan “kalp kırmak, kalbin gözyaşları, kalp ağrısı, gönül yarası” gibi kavramlar, kalp medeniyetinin ne kadar köklü esaslar üzerine inşa olduğunu göstermektedir. Medeniyetimiz, Allah Teâlâ’nın rızasını merkeze alan bir medeniyettir. Allah Teâlâ’nın sevgisi üzerine bina edildiğinden, O’nun yarattığı gönlü kırmak hoş karşılanmaz. Yaratandan ötürü yaratılanı sevme düşüncesi insanı bu cürümden alıkoyar.
Cenab-ı Allah’ın rızasını merkeze alan bütüncül bir yaklaşımla, olayları ve olguları değerlendirmek, her türlü hırstan, açgözlülükten, tamahkârlıktan ve dünyevileşmekten sakınarak, kocaman bir yürekle; merhameti, diğerkâmlığı ve hasbiliği kuşanmak insanlığa yepyeni bir dünyayı muştulamak zorundayız. Sokrat; “Önemli olan dünyada çok şeye, çok mala sahip olmak değil, az şeye ihtiyaç duymaktır” diyerek, erdemli bir hayatın nasıl olması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Akıl kalp birlikteliği
Medeniyetimiz; akıl- kalp birlikteliğini önemser ve esas alır. Bu yaklaşım tarzı, bütüncüldür. Bütüncül yaklaşımlar; ilmidir, mantıklıdır. Aklı esas alıp, kalbi dışlayan ya da kalbi esas alıp, aklı dışlayan yaklaşımlar, parçacı yaklaşımlardır. Parçacı yaklaşımlar, ilmi olmaktan uzaktır ve hakikati parçalar. Her zaman da söylediğimiz gibi, parçalanan hakikat, hakikat olmaktan çıkar.
Bu hakikatleri aklı gözüne inmiş, madde zindanlarından kurtulamayan insanların anlamalarını beklemek yersizdir. Kalple iletişim hatları kopmuş bir akıldan iyilik zuhur etmez. Kemal Sayar der ki: “Som akıl insana kılavuzluk edemez. Böler, ayırır, çözümler. Bütünü göremez, yapısı gereği böler ve ayrıştırır. Dolayısıyla, tek başına iyinin ve kötünün ilkelerini sağlamaz. Ancak kalbin olma ve bilme biçimlerine teslimiyet iledir ki, insan insana ve tabiata merhameti öğrenir.”
Kalbin temel karakteristik bir özelliği vardır, o da hatırlamaktır. Kaybedilmiş, unutulmuş ve görmezden gelinmiş olanı hatırlamak. Hatırlamak, beraberinde vefayı, merhameti kuşanmayı sağlar. Günümüz dünyasında, merhamet, vefa, diğerkâmlık, hasbilik gibi temel insani özelliklerin varlığından söz edilemiyorsa, akıl- kalp dengesinin bozulduğunu ve kalbin devre dışı bırakılarak, yok sayılarak parçacı bir yaklaşımla hayatın inşasına çalışıldığını göstermektedir.
Bu yaklaşım tarzının, insanlığın felaketine zemin hazırladığını söylersek asla abartmış olmayız.. Kalpsiz bir dünya narkotik suçları ve cinayet şebekelerini doğurur. Bu şebekelerden en büyüğü bugün Gazze’de insanlığı yok ediyor. Oysa insanlığın huzura, refaha, sükûnete, mutluluğa ihtiyacı vardır. Bu katiller ve bunların tetikçileri bilmiyorlar ki bütün insanlığın kurtuluşu olmayan bir kurtuluş, hiç kimsenin kurtuluşu olamaz.
Bizim davamız, bütün insanlığın kurtuluşunu bir bütün olarak ele alan bir idealdir. Geleceğimizi inşa ederken, planlarımızı, programlarımızı, projelerimizi ve projeksiyonlarımızı bu bütüncül perspektifi dikkate alarak ve uzun farları yakarak hayata geçirmeliyiz. Geleceğe dair planı, projesi ve projeksiyonu olmayanın geleceği olmaz. “İki günü eşit olan zarardadır” kutlu sözünün gereği olarak sürekli ileriye doğru adım atmamız, çalışmamız ve çabalamamız gerekmektedir.
Henüz Yorum yok