HALİL EL

https://www.batmanobjektif.com/egitimi-yeniden-dusunmek_m457.html

Bir dervişe uzun evliliğin sırrını sormuşlar. Verdiği cevap, sadece bir yuvanın değil; bir toplumun, bir milletin, bir geleceğin formülü gibidir. Çünkü bir milletin bekâsı, önce evlerin içindeki huzurla başlar.

 

Bir Dervişin Sözünden Bir Milletin Kaderine

 

Bir dervişe “Bu kadar yıl nasıl evli kaldınız?” diye sormuşlar.

Derviş tebessüm etmiş, gözlerini uzaklara dikmiş ve şöyle demiş:

 

“O deli olduğunda ben veli oldum.

Öfkesini değil, yorgunluğunu gördüm.

Ben deli olduğumda o veli oldu; kalbimi dinledi.

Birimiz yanarken diğeri su oldu.

Birimiz konuşurken diğeri dinledi.

Hiçbir zaman aynı anda delirmedik.

Ve aynı anda gitmek istemedik.

Böylece bahtiyar olduk.”

 

Bu cümle, yalnızca evliliğin değil; bir milletin geleceğinin özetidir.

Çünkü bir milletin bekâsı ailedir.

 

Aile: Toplumun Sarsılmaz Direği

 

Sosyologlar yıllardır yazar:

Toplumun çözülmesi aileden başlar;

Toplumun güçlenmesi de aileden…

 

Evde huzur varsa, sokak da rahattır;

Evde kavga varsa, toplum da yorulur.

 

Psikologlar ekler:

Bir çocuğun kişiliği, hayata güveni, merhameti, vicdanı önce evde mayalanır.

Anne ve babanın birbirine gösterdiği hal, çocuğun dünyayı okuyuş biçimini belirler.

 

Bu yüzden aile, kağıt üzerinde bir birliktelik değil;

Bir milletin karakter atölyesidir.

 

İslam’da Aile: Bir Emanetin Taşınışı

 

İslam’ın aileye verdiği değer nettir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur:

 

“Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olanınızdır.”

 

Bu tavsiye, evliliğin ahlâk dilini kurar.

Kur’an’ın “sevgi ve merhamet” temelinde tarif ettiği evlilik,

bin yıllık aile kültürümüzü şekillendiren ana damardır.

 

Sevgi evliliği başlatır;

Merhamet ise yıllara yayar.

 

Bugün modern toplumların dahi vardığı sonuç şudur:

Teknoloji, ekonomi, siyaset… Bunların hiçbiri aileyi ikame edemez.

Çünkü milletler laboratuvarlarda değil; evlerde büyür.

 

 

Evliliğin Sırrı

Dervişin sözü bir evlilik teorisidir aslında:

“Aynı anda delirmemek.”

 

Biri öfkeliyken diğeri sakin kalabiliyorsa,

Biri kırılmışken diğeri gönül alabiliyorsa,

Biri giderken diğeri kapıyı tutabiliyorsa…

 

İşte o evlilik yıkılmaz.

 

“Aynı anda gitmek istememek” bir sadakat değil,

bir bilinçtir;

bir yuvayı ayakta tutma kararlılığıdır.

 

Evlilik, iki insanın ortak iradesiyle sürer.

Birbirine omuz verenlerin, sabır gösterenlerin, fedakârlıkla yürüyenlerin yoludur.

 

Aileyi Ayakta Tutmak Bir Milletin Geleceğini Ayakta Tutmaktır

 

Bugün dünyanın neresine bakarsanız bakın,

aile yapısı güçlü olan ülkeler ayakta duruyor.

Aile çözülünce, toplum çözülüyor.

Toplum çözülünce, devlet yıpranıyor.

 

Çünkü bekâ dediğimiz şey sadece sınırda, orduda, siyasette değil;

Bir çocuğun evde duyduğu güven duygusunda saklıdır.

 

Bir annenin merhameti bir milletin vicdanını büyütür.

Bir babanın vakar duruşu bir milletin dirayetini şekillendirir.

Eşlerin birbirine gösterdiği sabır ise bir milletin dengesi olur.

 

Son Söz: Su Olabilmek

 

Sonunda dönüp dolaşıp dervişin o sözüne geliyoruz:

Bir ömür süren evlilik, sabırla, emekle, merhametle kuruluyor.

Aynı anda delirmeyenler, aynı anda gitmeyenler, yanarken su olabilenler sayesinde sürüyor.

 

Ve işin özü şudur:

 

Bir milletin bekâsı ailedir.

Aile ayakta kalırsa millet de kalır.

Aile dağılmazsa toplum da dağılmaz.

Aile sağlam olursa yarınlar da sağlam olur.

 

Millet olarak, devlet olarak, insan olarak…

Bütün mesele birbirimize su olabilmektir.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri