SELÇUK ÖZYURT

SAKLAMA SANATI

Zor bir şey saklamak... 

Sabırlı olmak gerek. 

 

- 50-60 yıl sonrasına birikimler aktarabilmek, kolay iş ol-masa gerek. 

Paradan puldan,

 bahsetmeyeceğim. 

 

Maddiyattan çok önemli değerler var. 

Sana göre değerli olan paradır, 

altındır. 

 

Bana göre ise eski bir fotoğraf karesi, dedemin yazdığı mektup, babamın kol saati ve saymakla bitiremeyeceğim her ne varsa. 

Saklamanın, geçmişle alakalı genetik bir yapısı var. 

- Nasıl olacak bu işler? 

Zor şeyler ama küçük küçük başlamak lazım. 

 

Çocuklarımızı bu işlere alıştırmak, özendirmek lazım. 

Dedesinin resmini saklamayan bir insan, torunundan kendi resmini duvara asmasını beklemesin. 

- Ne ekersen, onu biçersin. 

 

Atasına, babasına, anasına saygı sevgi duymayanların, ne-sillerinin çok sağlıklı olacağına inanmayanlardanım. 

- Ailelerimiz fotoğraflarımızı saklamasaydı, elli yıl önceki bebeklik ve çocukluk resimlerimizi nasıl görecektik? 

 

80 yıl önce ölmüş büyük dedemin, 

 

 

60 yıl önce ölmüş dedemin, 

                                                    ve 40 yıl önce ölmüş babamın fotoğraflarına 

nasıl ulaşacaktık? 

 

***

 

- Geçmişin izi, kalıntıları olmasa bunca imparatorluğun, bunca medeniyetin izlerine nasıl ulaşacaktık? 

- Arşivler saklanmasaydı, kayıtlar tutulmasaydı devlet iş-lerinin içinden nasıl çıkılacaktı? 

 

Binlerce tarihi eser ve yazılı kitapların yok edildiği bir gerçek. Bunlar talan edilmiş olsa bile, gün yüzüne çıkmış birçok eser gözümüzün önünde müzelerde duruyor. 

 

Devletin her kurumu, kendi arşiv listesini iyi kötü saklıyor zaten. 

Bunlar büyük meseleler, 

birçok içerik içeren konular.

 

Ben kendi dünyamı ve ailemin hatıralarını sakla-makla meşgulüm. Kendimi bu konuda sorumluluk sahibi hissediyorum. Büyüklerimin değerlerini, geleceğe taşınmak zorundayım. 

- Çocuklarımın atalarını, soylarını bilmesi lazım. 

 

8 yaşımdan beri resimleri özenle saklıyorum, ta ki elli ya-şıma geldiğim bugünlere kadar. 

Ama zor gardaşım. 

Çok zor şeyler. 

 

 

- Yazdığım binlerce sayfalık dosyaları, defterleri, kağıtları nerede saklayacağım? 

Evin koltuk takımlarının, 

kanepelerin, 

dolapların içi tıka basa dolu. 

 

Eşimle aramda sürekli gergin anlar yaşanıyor…

Şimdilik benim dediğim oluyor, belgeler yerinde duruyor. 

- Ölürsem bu belgeler ne olacak?

- Bilmiyorum. 

 

İki erkek çocuğuma, sürekli nasihatler veriyorum.

Ama yine de, saklamak istediğim el yazılı dosyalarımın geleceğinden endişe ediyorum. 

 

Yazdıklarım kitaba dönüşünce, daha mutlu oluyorum.

Hiç değilse kitapçılarda, dağıtımcılarda, sahaflarda, Milli Kütüphane’de ve okurlarımın kütüphanelerinde saklı durur-lar. 

En kötü ihtimal ikinci el kitap satan mağazalarda mevcut olur. 

Bir gün lazım olursa,

 e-satış sitelerinden temin ederim.

 

Kitaplarımı sahafların satış listelerinde görünce, kendi adıma çok mutlu oluyorum. 

- Eşim ve çocuklarım nereye kadar yazdıklarımı saklasın-lar. 

- El yazılarımın yok olması, benim için çok kötü bir durum. 

Bir daha oturup onları,

 tekrardan yazamam. 

 

 

Yazdığıma tekrar başa dönüp başlayamam. 

 

Hiç sevmediğim kötü huyum. O anda aklıma ne düşmüşse, onu not alırım. 

Oturup, yalandan yere debelenemem. 

Yazmak için kıvranmam. 

                                Kendimi zorlamam. 

                                                   İçimden ne geliyorsa yazarım.

 

***

 

‘Hatıra kalsın’ diye evimizin bütün eşyalarını istesek de, saklama gücümüz olmayabilir. 

Çoğumuzun 

böyle bir imkanı yok. 

 

- Oturmak için ev bulamıyoruz, onca eşyayı hangi evde saklayalım? 

 

İmkanı olan zengin aileler yüz yıllık dedelerinden kalma arabaları saklıyorlar. Benim ve milyonlarca insanın, böyle bir imkanı yok. 

Biz dedemizden kalma kazma küreği saklayamadık. 

Fakat bir mektubunu, kitabını, saatini, yüzüğünü, küçük ev eşyalarını niye saklamayalım. 

- Babandan kalma bir duvar saatinin, evinin köşesinde ni-ye bir yeri olmasın?

O saatin içine,

 ne gözler bakmıştır kim bilir? 

 

***

 

Cep telefonu çıktığından beri onlarca telefon değiştik.

- Hangimizin evinde ilk kullanılan telefon duruyor? 

 

 

Bir arkadaşımın ofisine gitmiştim. Güzel bir vitrin yaptır-mış. Geriye doğru kullandığı bütün telefonları, tarihine göre yan yana dizmiş. 

Çok hoşuma gitti. 

 

Çalıştığım firmanın bir komşusu, yüz yıllık traktörleri to-parlayıp tamir ederek hepsini bir müzeye topladı. 

Çanakkale’de 

Traktör Müzesi kurdu.

 

 Fakat gidip görmek nasip olmadı. 

 

Sevgili Sunay Akın’ın Oyuncak Müzesi’ni, fırsat yaratıp gi-dip görün. Yaşadığınız vilayetlerde hangi müzeler varsa, gidip görmeye çalışın. Mesela İstanbul Harbiye’deki Askeri Müze’yi ziyaret etmekten, büyük keyif alırım. 

- Askeri Müze’de gezerken, dinleniyorum. 

 

Defalarca gitmeme rağmen, vaktim oldukça tekrar gitmek-ten hiç sıkılmıyorum. Hem içinde, hem bahçesinde, güzel vakit geçiriyorum.

 

***

 

Yıllarca dedemden kalan mektupları sakladım…

Bir ara ilgilenmeyi unuttum. Sonra öğrendim ki, kız karde-şim yanlışlıkla hepsini sobaya atmış. Çok kızdım ama olan olmuş. 

- Neyi kollayacağımı şaşırdım! 

 

Çalıştığım firmanın evraklarını saklamaktan, kendi özel evraklarımı saklamaktan yoruldum. 

Hepsi benim için çok önemli. 

 

 

- Ben öldükten sonra, kim ne halt ederse etsin. 

 

O zaman ahiret hesabından, dünya hesabına fırsat kalma-yacak. 

- İnsanın hatırasından daha önemli ne olabilir? 

- Hayvanların bir şeyi sakladığını gördünüz mü? 

 

Onlar ancak yiyecek oldukları yemeği, toprağa gömerler. Acıkınca çıkarıp yerler. Ama çoğunu da unuturlar, çürüyüp böceklere kalırlar. 

 

Bizim oralarda, Trabzon’da, ala kargalar kestaneleri sak-layıp toprağa gömerler. Milyonlarca ağacın bitmesine yar-dımcı olurlar. 

- Kargaların kattığı değere bak!

 

***

 

Değişen dünyayla beraber evlerimiz küçülmekte.

 

50 metrelik dairelerde geçmişimizin kalıntılarını sakla-mak çok zor. Yine de küçük şeyleri saklayın. 70 yıllık ömre yirmi yaşından bakmak, çok uzun zamanmış gibi geliyor. 

Ellisinden sonra bakmak ise

 çok kısa ve yakın bir zaman. 

 

- Sanki yarın yaşlarımız, mutlaka 70 olacak gibi.

 

***

 

Saklamak zor ama hayatı anlamlandırmak için sakla-mak lazım. 1985 tarihli bir fotoğraf geçti elime. Resmin

 

içinde iki çocuk var. 

Birisi 4 yaşında, diğeri 8 yaşında olmalı. 

- Küçüğü kız kardeşim Özlem, büyüğü erkek kardeşim Za-fer. 

 

Fotoğrafın içinde,

 birçok görsel var. 

 

Renkli bir fotoğraf. Vitrinin içinde Telra marka siyah be-yaz televizyon. 

Üst gözde fincan takımları. 

- Annem eve misafir geldiği zaman hep onları kullanırdı. 

 

Kahverengi renklerde küçük süslü minyatür kazanlar. Çift-li camdan kolonya şişeleri. Cam ile pervaz arasına sıkıştırıl-mış, kime ait olduğunu hatırlayamadığım bebek resim-leri. 

Muhtemelen 

teyzemin çocuklarının fotoğrafları. 

 

- Resimden pek seçilemiyor. 

 

***

 

Vitrinin alt gözlerinde tatlı tabakları, yemek tabakları. Rahmetli annem bu takımları, Hakkari’den aldığını söylerdi. Rahmetli babam o zamanlar Hakkari’ye bağlı Beytüşşebap’ta görev yapmış. 

Şimdilerde Şırnak’a bağlı bir ilçe. 

 

- Babam buraya Erzurum’un Karayazı ilçesinden tayinle gelmiş. 

 

Annemle de 1969 senesinde Karayazı ilçesinde evlen

 

evlenmiş. Annem sağlığında üç-dört metre karın yağdığını, evden dışarı çıkamadıklarını söylerdi. Bir keresinde rahmetli Rafet Amcam misafir gitmek istemiş, yoğun kar ya-ğışı nedeniyle yoldan geri dönmüş. 

Vitrinin üzerinde regülatör. 

Küçük ebatlı anten. 

 

Fotoğrafın kenarında, gül desenli perdeler. 

Yerde kırmızı halı. 

Özenle örülmüş danteller. Saymadığım birçok küçük de-taylar. 

- Fotoğrafa iyice dikkatli bakınca, her nesnenin hatırası dönüyor beynimde. 

Hafızamda,

 çok şeyler canlanıyor.

 

Bu resmi ailemden birisi saklamasaydı, annemin o ev eş-yaları, çocukluğumun nesneleri yok olup gidecekti. 

- Fotoğraf sayesinde zihnim tekrar canlandı.

 

***

 

Saklama sevdası olan insanlara hayranlığım, bir hayli faz-ladır.

Koleksiyoncuları severim. Mesela; bozuk paralar, kart- postal toplayanlar, fotoğraf, pul, kitap toplayanlar hep ilgimi çekmiştir. 

Bozuk demir paralara baktıkça maddi değersizliğinin ya-nında ülke ekonomisinin ne hallerden geçtiğini anımsıyorsu-nuz. 

- Çocukluğumun efsane beş lirasını, çocuğum küçük para diye kumbarasına atmıyor.

 

Aile fotoğraf albümümde bu resim yoktu. 

 

 

Sonradan kız kardeşim bulmuş getirmiş. Babam öldüğün-de annemi teselli etmeye gelen teyzelerim, bazı fotoğrafları almış götürmüş. 

Annem acısından,

 hiçbir şeyi görmemiş.

 

Aradan yıllar geçince yakınlarım albümlerinde gördüğüm babama anneme ait fotoğrafları, geri vermelerini rica etim. 

Anlayışla karşılayanların hepsi geri gönderdi.

 

Saklama hüneri olan insanları gözetleyelim. Kim hak edi-yorsa ona teslim edelim.

Saklama işine özen gösterelim.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri