- 08 Kasim 2024 - Medyadan teşhis ve tedavi pazarlamak
- 30 Ekim 2024 - Sosyal iklim ve Sera eğitimi
- 12 Ekim 2024 - Biyovirüsler mi yoksa sosyovirüsler mi daha tehlikeli?
- 09 Ekim 2024 - Batmanımıza Yarış Pisti Yapılsın
- 07 Ekim 2023 - ÇÖPE ATILAN KİTAPLARLA EĞİTİM OLUR MU?
- 07 Eylul 2023 - Okullar açılırken, neler oluyor?
- 18 Temmuz 2022 - Boğulma vakalarını nasıl önleyebiliriz?
- 16 Haziran 2022 - KARNELER NEYİ İFADE EDİYOR?
- 04 Haziran 2022 - LGS SON VİRAJ
- 14 Aralik 2021 - İki farklı alım gücü olan para birimi ile tüketim çılgınlığı
- 01 Kasim 2021 - GİZEMLİ OKUR
- 06 Ekim 2021 - Kurslara ve dershanelere gerçekten ihtiyaç var mı?
- 06 Eylul 2021 - Eğitim uzmanları öğrenciyi öğretmenden daha mı iyi tanır?
- 30 Agustos 2021 - Okullar Açılırken Eğitim, Bizzat Sorunun Kendisi Mi?
- 22 Agustos 2021 - BU YIL SAĞLIKLI BİR EĞİTİM MÜMKÜN MÜ?
- 11 Agustos 2021 - Tandır Geleneğini ‘Özgün Yapılarla’ Yaşatmak
- 06 Agustos 2021 - Yol, Kaldırım, Trafik, Çevre, Aşı ve Kent Kültürü
- 17 Haziran 2021 - Akıllı işaretli Kitaplar +7, +13, +18
- 08 Haziran 2021 - Gondol, Fayton Keyfi ve Turizm
- 04 Haziran 2021 - Sınavdan Önce Sınavdan Sonra…
- 17 Mayis 2021 - KUDÜS'Ü SLOGAN DEĞİL, İCRAAT KURTARIR!
- 07 Mayis 2021 - Yetenek Silkeleme
- 16 Mart 2021 - Neden Çocuk Kitaplarını Okumalıyız?
- 04 Subat 2021 - 7 miyar 840 Milyon Dilli Dünyada İletişim
- 27 Ocak 2021 - Sosyal Medya Ehliyeti
- 21 Ocak 2021 - Pozitif Yaşam Biçimi ve Devrim
- 29 Aralik 2020 - Biri Bizi Gözetliyor Dersleri
- 22 Aralik 2020 - Lego Aileler
- 12 Aralik 2020 - Toplu Yaşam Kültürü
- 06 Ekim 2020 - Bahçıvanlık, Fide ve Çiçek Yetiştiriciliği Kursu Açılsın
- 24 Eylul 2020 - Uzaktan Eğitim Sürecinde Planlama ve Rehberlik
- 22 Eylul 2020 - Sanaldan Gerçekliğe Artan Şiddet ve Taciz Olayları
- 01 Eylul 2020 - Haber Başlıklarını Lütfen Daha Dikkatli Atalım
- 18 Agustos 2020 - 1 Milyon Öğretmene Kulak Verelim!
- 10 Agustos 2020 - Öğretmenlere “Çalışmadan Maaş Alıyorlar” Diye Çıkışmak Ne Kadar Doğru
- 21 Temmuz 2020 - Sokak Hayvanları Meselesi
- 13 Temmuz 2020 - Boğulma Vakalarına Çözüm Önerileri
- 27 Haziran 2020 - Kul tebaadan Otonom Vatandaşlığa
- 15 Haziran 2020 - Kültür ve Doğa Turizmi
- 09 Haziran 2020 - Şiddet Erkeklerin Tekelinde Mi?
- 17 Mayis 2020 - Çocuklarınızı Keşfedin
- 09 Mayis 2020 - Orucun Eğitimdeki Yeri
- 24 Nisan 2020 - İlahi Aşı
- 17 Nisan 2020 - Covid Acil Eylem Planı
- 13 Nisan 2020 - İş Sağlık Konusu Olmaktan Çıktı
- 10 Nisan 2020 - Örgün Eğitimden Yaygın Eğitime
- 05 Nisan 2020 - Bilim İnsanları ve Araştırmacılara Çağrı
- 04 Nisan 2020 - Kurtarılmış Şehirler
- 31 Mart 2020 - Sosyal İzolasyon ve Uyum
VEDAT DEMİR
Siber Uzayda Hicret
Ağ toplumu kavramı Manuel Castells tarafından günümüz internet ağları üzerinden yapılan iletişim ve ilişkiler ağını ifade etmek için kullandığı bir kavram. Bilindiği üzere 21. YY’ da internet ile birlikte iletişimin yapısı da değişeme uğramış. İletişimde paylaşılan fiziksel mekân, boyut değiştirerek gerçeklikten çıkmış. İlişkilerimiz ve yaşam tarzımız siber uzay denilen sanal dünyaya taşınmış oldu. İlişkiler gerçek zaman ve mekândan kopup siber uzayda sanal gerçekliklerle yaşanmaya başladı.
Manuel Castells tarafından ağ toplumu olarak adlandırılan, örümcek diye tabir edebileceğimiz bu büyük şirketlerin medya araçlarının korunmasına giren ya da bunları dost edinenlerin hali, zamanlar ve mekanlar üstü olan İslam dininin kutsal kitabı Kur’anı Kerim’de bakın nasıl ifade edilmiş; Ankebut süresi 41. Ayette “Allah’tan başka dostlar edinenlerin hali, örümceğin durumuna benzer: Örümcek, (ağını) kendine bir yuva yapar, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!” Castells’in ağ toplumu benzetmesi ile Kur’anı Kerim’in örümcek(Ankebut) süresi ile dile getirilmesi tesadüf sayılabilir mi? Somut mekânda sosyal yaşamı bırakıp avatar gibi sanal dünyayı kendine ev olarak belleyen bizlere ağ toplumunun bir anlamda örümceğin ağı gibi zayıf ve çok kırılgan bir mecra olduğunu ifade ediyor. Ayetin sonundaki “Keşke bilselerdi!” ifadesi siber uzay çağında böyle düşünmemiz için bir uyarı niteliğinde değil mi?
Manuel Castells’in tabiri ile kitle iletişim araçları tıpkı örümceğin ağını simetrik bir ustalıkla bağladığı gibi insanların sanal yansıması olan sosyal ilişki ve kimliklerini de öylece bağlıyor. Tıpkı Avatar filminde olduğu gibi… Fiziksel gerçekliğe sahip bedenlerimizi dört duvar arasındaki yaşam kapsüllerine hapsedip sanal gerçeklikte oluşturduğumuz yeni karakterlerle yaşantımıza devam ediyoruz. Tıpkı Kur’an’ın ifade ettiği gibi bu ağı kendimize yeni bir yuva haline getiriyoruz. Bu öyle görünmez bir ağ ki tıpkı örümceğin avını ağına düşürdüğü gibi kurbanlarını da fark ettirmeden ağına düşürüyor. Ağa yapışan bir kişinin ağdan kurtulması neredeyse imkânsız. Bunu da günümüzdeki soysal medya bağımlılığına benzetebiliriz. Ki örümceğin ağından kurtulmaktan da zor…
Sosyal medya ve öteki medya araçları kazanç elde etmek amacıyla tüketicilerini bir örümceğin ustalığıyla ördüğü ağına düşürüyor.
Hal böyleyken her gün sosyal medyada çeşitli çıkar amaçlarıyla yalan yanlış bilgi paylaşımları ve manipülasyonlar yapılıyor. Bunlar büyük şirketler tarafından yapıldığı gibi bireysel hesapları olan kullanıcılar tarafından da izlenme almak ve kazanç sağlamak amacıyla yapılabiliyor. Kitleler bu üretilen yalan yanlış bilgiler sonrası yönlendirilebiliyor. Çoğu zaman gerçek ile yalan arasındaki ayrımı yapmak oldukça güç hale gelebiliyor. İşte kırılgan olan ve örümceğin ağına benzeyen yapı da bu oluyor. Doğru ile yanlış net görünemiyor. O sebeple bu ağda yapışıp kalabiliyoruz. Örümcek diye ifade edebileceğimiz ağ sahiplerinin avını paketlediği gibi paketleniyoruz.
Peki, o zaman örümcek diye ifade ettiğimiz ağ sahiplerinin avı olmaktan, yanlışın ve yalanların ustalıkla paketlenip manipüle edildiği, kitleleri siyasi ve ekonomik olarak yönlendiren bu yapının ağından nasıl korunup kurtulabiliriz?
Elbette siber uzayda hicret ile…
Sözlükte "terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek" anlamına gelen hecr (hicrân) masdarından isim olan hicret "kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisânen veya kalben ayrılıp uzaklaşması" demektir; ancak kelime daha çok "bir yerin terk edilerek başka bir yere göç edilmesi" anlamında kullanılır.
Bilindiği gibi hicret, İslam tarihinde çok önemli bir yere sahip. İslamiyet, çok tanrılı (putperestlik) inancın hâkim olduğu topraklarda tevhid inancını getirmeye başlamasıyla birlikte baskıya maruz kalan Müslümanlar önce küçük bir grup olarak Habeşistan’a sonrada kitlesel olarak Medine’ye hicret etmişlerdi. İslam dininin değerlerine ve yaşayış tarzına uygun olmayan yerlerden başka yerlere göç etmek İslami yaşayışın bozulmadan devamı için elzemdir. Velev ki bu günümüzde siber uzay denilen sanal ortamlar ve ağ toplumlarında olsa bile… Hicret kelimesinin sözlük anlamında ‘ilgisini kesmek’, ‘terk etmek’, ‘ayrılmak’, ‘lisanen ve kalben ayrılıp uzaklaşmak’ manalarını da taşıdığı düşünüldüğünde günümüz ilişkiler ağı fiziksel somut mekândan çok siber uzayda gerçekleştiği için hicret de siber uzayda bu anlamda olmalıdır.
Dijital çağ olarak adlandırılan 21.yy da İslam dinin değerlerine ve gösterdiği ahlaki değerlere sadık kalabilmenin yolu siber uzayda kutsal kitabımıza, değerlerimize, kültürümüze, inancımıza ters olan medya araçlarından, hesap ve kanallarından hicret etmeliyiz.
İyi de nereye ve nasıl hicret yapabiliriz?
Siber uzayda yeni alanlar, siber mekânlar oluşturarak yapabiliriz. Mevcut sosyal medya platformları gibi belli bir amaca ve ülküye dayalı yeni platformlar, ağlar ile oluşturabiliriz. Ya da mevcut yapı içinde ilke ve değerlerimize uygun alan ve hesap seçimi ile de yapabiliriz.
Henüz Yorum yok