- 19 Kasim 2024 - BİR ŞEHRE ZULMETMEK
- 10 Kasim 2024 - FAKİRLİK NE KIYMETLİYMİŞ
- 31 Ekim 2024 - Karamsar değilim, kararsızlardan uzak duruyorum
- 15 Mayis 2024 - Ne gidesim var, ne kalasım
- 01 Mart 2024 - Çöp kovalarındaki civciv ölüleri
- 08 Subat 2024 - SAKLAMA SANATI
- 16 Ocak 2023 - BÖCEK KOROSU
- 22 Kasim 2021 - Çakallar ve domuzlar
- 04 Kasim 2021 - Gel de üzülme, sıkıntı etme
- 13 Ekim 2021 - Güvercinler aç kalmasın
- 06 Ekim 2021 - Sonra Sattılar Bizi !
- 17 Agustos 2021 - Allah bir gün bile seni utandırmasın
- 09 Haziran 2021 - ÜÇÜNCÜ OLDUK
- 19 Mayis 2021 - Boş ver dünyayı sen de gelsene
SELÇUK ÖZYURT
Ne zaman bir insana içim kaynasa
Kitapçı Adem Abi’nin öyküsü
Ne zaman bir insana
içim kaynasa
Beyazıt
Beyazıt’ta kitapçı Adem Abi’yle tanıştım
Kitap işlerine bulaştığım yıllardan beri en çok hoşuma giden
şey, yayınevlerini ve sahafları gezmek olmuştur...
Kitap ve özellikle de eski kitap kokusu hoştur…
Bir pazar sabahı kalkıp hiç üşenmeden İstiklal Caddesi’nde gidip kitapçıları dolaşmak ve okuyabilecek olduğum eserleri almak
kadar keyifli bir an yoktur benim için. Dolaştıkça yeni yerler keşfediyorum, yeni insanlar tanıyorum.
Gezdiğim günlerden bir gün Beyazıt’ta kitapçı Adem Abi’le tanıştım… Genelde eski ve ikinci el kitaplar satıyordu.
Çok eski kitap gelirdi ona.
Ölen insanın kitapları ve elbiseleri evden atılır
İstanbul’un zengin yerleşim yerlerinde yaşayan insanların evlerine gidip, kitap satın alırdı. Çoğu zaman insanlar haline acıyıp
verdikleri kitaplardan para da almazlardı. Onurlu insan olduğu
için, parayı kapının önüne atıp çıkıp gelirdi.
Yeni nesil, kitaplara ve aile büyüklerinin hatıralarına sahip
çıkmaz…
Bu hayatın yazılı olmayan kanunlarından biridir…
Ölen insanın ardından ilk önce kitapları ve elbiseleri evden atılır. Kitaplar hep toz yuvası görülür. Halbuki arada bir tozları alınsa,
hiç de kötü durmazlar raflarda. Ama bunu kime anlatacaksın?
Kitapsever rahmetlinin aile fertlerinde,
yılların biriktirdiği bir kitap nefreti vardır.
Onlara göre aile tarihinin bütün olumsuzluklarının nedeni evdeki kitaplardır.
Kitapla balık malzemesini yan yana getirebilen tek
adamdı.
Ben kitapçı Adem Abi’yle zamanla samimi oldum…
Hemen hemen her gün yanına uğrayıp bir iki saat muhabbet
ederdik. Piyasadan bulduğu kitapları bana gösterir, az bildiği
Arapçayla bir şeyler okurdu bana. Dağılan kitapları toparlar, güzelce tamir ederdi.
Adem Abi, kitaplardan daha ziyade balık malzemelerine hastaydı. Beyazıt’ta uzun yıllar hem kitap satmış hem de balık malzemeleri. Dünyada belki de kitapla balık malzemesini yan yana
getirebilen tek adamdı…
Hayat dolu bir insandı…
Adem Abi balıkçılık üzerine bir kitap yazmak istiyordu…
Balıkçılık kitabını o yazacak ben de yayınevimde basacaktım.
Her yanına gittiğim de sorardım:
- Ne oldu kitap işi?
- Kafam hiç boş kalmadı.
Hep balıkçılık kitabı için malzeme derlerdi…
Aylar sonra beş on yaprak hazırlayıp bana göstermişti.
Adem Abi’den satın aldığım kitaplardan hiç zarar etmedim…
Satılmaz dediğim birçok kitap verirdi bana, ama ne hikmetse en
çok onun verdiklerini satardım.
Adem Abi’nin içi temizdi…
Dükkanına girdiğimde
kitap kokusu çok hoşuma giderdi.
Bir ay Adem Abi’nin yanına uğrayamadım
Uzun süre Adem Abi’nin yanında kalsam, hiç sıkılmazdım…
Başından geçen ilginç olayları anlatır, tanıdığı ünlü kitap dostlarından anekdotlar anlatırdı. Arada bir masasının altında sakladığı bira
şişesinden bir yudum alır, uzun Maltepe sigarasını ağzından hiç
düşürmezdi.
Kitapçılık işi eskisi gibi kâr getirmediği için, nakit sıkıntısı çekerdi. Çoğu kitapçı arkadaşımı onun dükkanına yönlendirirdim.
Adem Abi üç gün önce vefat etti
Bir ara yoğun işlerimden dolayı, Adem Abi’nin yanına uğrayamadım…
Her zaman arayan adam epeyce zamandır aramadı beni.
Ben aradım onu ama ulaşamadım.
Ulaşamayınca Adem Abi’nin iş yerine gitmeye karar verdim…
Bir yaz sabahı kan ter içinde, iş hanının üçüncü katındaki
dükkânına girdim. İçeri girdiğimde kimse yoku. ‘Yandaki dükkanlardadır’ diye her zaman oturduğum sandalyeye oturdum.
Bir iki dakika sonra kırklı yaşlarda bir adam içeri girdi… Beni
görünce, dükkan sahibi gibi karşıladı:
- Buyurun
- Adem Abi yok mu?
- Siz arkadaşı mısınız?
- Öyle sayılır.
- Adem Abi üç gün önce vefat etti
Adam, “Adem Abi üç gün önce vefat etti” deyince, ben bir süre aptal aptal suratına baktım. Hiçbir şey söylemeden, baş sağlığı
bile dileyemeden çıktım…
Şoktaydım…
Niye Adem Abi öldü anlamıyorum?
Giriş kattaki ortak arkadaşımız olan Mehmet’in yanına uğradım… Durumu o anlattı bana. Adem Abi kanserden ölmüş.
Hastaneye yatması ile ölmesi arasında bir aylık zaman bile olmamış.
Adem Abi sürekli başının ağrıdığını söylerdi…
Meğer kanser bütün vücuduna yayılmış… Doktora gittiğinde
her şey için çok geç kalınmış. İçki ve sigarayı çok içtiğini bilirdim.
Ama bir o muydu içen?
O kadar içen varken,
niye Adem Abi öldü anlamıyorum.
Benim babam hiçbir şey içmezdi, 37 yaşında öldü… Anlayacağınız ölüm kapıya dayanmışsa, ne içersen iç fayda etmiyor.
Rakı içen de ölüyor, şekersiz çay içen de.
Allah rahmet eylesin.
Dürüst adamdı. Yalan söylemezdi.
Adem Abi, malını satmak için yırtınmazdı... ‘İnsanları dolandırayım’ diye uğraşmazdı. Karşısındaki insanın da kazanmasını isterdi.
Ne zaman bir insana içim kaynasa, sonu hiç iyi olmaz
Gönül adamıydı Adem Abi.
Adam bildiğimiz adamlar bizi yontmaya çalışırken, o hep beni
kollardı. O bizden tecrübeliydi. Kitap işlerinde yeni olduğumuz için
satılmayacak kitapları bize yamamazdı. Ben alışveriş yaptığım
Adem Abi’ye hakkımı helal ediyorum.
Umarım mekanı cennet olur.
Benim ne zaman bir insana içim kaynasa, sevmeye başlasam
sonucu hiç iyi olmaz.
Ölüm her yerde karşıma çıkıyor.
Bakalım bize sıra ne zaman gelecek bilemiyorum.
Ölüm yanı başımızda bizi kolluyor…
Henüz Yorum yok